18 Ağustos 2013 Pazar

bi' courage var ama!

Değiştik, iyi ki.

Geç gelse de gelir, dedik. Heyecanlandık, çok sinirlendik, çok yıprandık. Ama kendimize geldik, güldüğümüzde daha bir ağzımız kulaklarımızda, şarkı söylediğimizde daha bir coşkulu. Kendimizi sevdik, etrafımızdakileri sevdik. Biz hep sevdik, düşünmedik sevdik ya, şimdi daha bir anlamlı ve daha evrensel seviyoruz. Sevmeyi sevdiğimiz kadar sevginin yöneldiklerini, sevgiye layık bulduğumuz kadar  hiç bulmayız sandıklarımızı da.

Eskilerden "sevdiğimiz" köyümüzün benim açımdan bu yaza damgasını vuranını paylaşmak için burayı uygun görüyorum.

Sevgilerimle!

                                                               Rasta Courage - SOJA

5 Kasım 2012 Pazartesi

daha





http://www.flickr.com/photos/justablankpage/6882226192/

bir solukta okuduk yazıyı. ama bir soluk yani, gerçek anlamda. hiçbir yere gidemiyoruz. "geçecek" ama çözüm için üçüncü bir yön yaratmak gerek. yani ne onunla ne onsuz, aslında onunla ama kimsesiz, böyle adımsız ve yolsuz şu an. küçük şeylerin kapladığı büyük yerler engel oluyor önümüzü görmeye. olamıyor. hiçbir türlü, şimdilik.

kaçamıyoruz bazen. sonra birden yaş geliyor. soğan da doğramıyoruz oysa, ev kadını olmaya pek niyetimiz yok, diye.

görüyoruz ki uğraşmak, çaba göstermek yetmiyor. yazmak olmuyor; ama başka türlü de olmuyor diye kıvranmak kalıyor. ve şimdi - her sözcüğün içimize işlemesine razı olma zamanı.



14 Eylül 2012 Cuma

espriler şakalar

bir şarkıyı kırk kez söylersen gerçek olurmuş.

bkz. slowturk

dünyanın biri

dünya o kadar küçük ki üstüne otursak ayaklarımızı sallayabiliriz.

6 Ocak 2012 Cuma

Armistice - City Lights Cry

Ve finaller başlar, bitmek üzere

Tam Paris havasındayız. Bakır çalığı göklere bakıyoruz bugün. Hayallerle, umutsuzluklarla, anılarla, öğrendiklerimizin yüküyle seyrediyoruz her seferinde yeni bir evreni.

Kalbimizi inkar etmeyelim hiç, n'olur



9 Aralık 2011 Cuma

"artık güzel bir şey söyleyebilir miyim"

Sebepsiz mutlu günlerimden birindeyim (galiba). Hiç değilse öyle bitiyor olduğunu söyleyebilirim; güzel bir oyun gördüğümden ve sonrasında en az "sinemadan çıkmış insan" kadar farklı, güçlü ve yaratıcı hissediyor olduğumdan belki. "Sinemadan çıkmış insan"a değinmişken; iki sene öncenin sanattan bol etkilenmeli günlerini ne kadar özlediğimi bilmem kaçıncı kez dile getireyim yine. Her okuduğumun, her izlediğimin, her dinlediğimin tadı nasıl da damağımda kalırdı öyle. Günler aylar geçerdi, içimde yaşardı tümü. Şimdi bu duvar gibi oluş, bu ruhun sarsılmazlığı niye çözemedim. Güzel şeyleri hızla tükettiğimizden mi; yoksa içimizdeki o güzel şey ölüverdiğinden mi bilmiyorum. Korkunç bir şeyler oldu, o kesin.
Yine de arayış hiç bitmesin istiyorum. Öyleymiş gibi yapa yapa, öyle olduğuna gerçekten inanabiliriz belki bir gün. Nelere inandırdık kendimizi, buna inanabilmek çok zor olmamalı.