11 Şubat 2011 Cuma

Soğuk

Kar kalkmamıştı, koyu beyazla paylaştım seni. Birileri korkmuş ateş yakıyordu. Akşam iniyordu, mavi-morla paylaştım seni. Ateşin yandığı yerde kar erimiyordu. Sarı sıcakla paylaştım seni. Ateş gözlerimi alıyordu. Nereye kadar tüketebileceğimi düşündüm yok'u.

Hangi renge değişsem seni?

9 Şubat 2011 Çarşamba

Dönüş

Yol verdiğim dizeleri davet ediyorum dünyama yeniden ("Özür dilerim; ama pişman değilim."). Unuttuğum kaybetme korkusunu hatırlatıyorlar bana. Son sözü seviyorum; ama gücünü olduğundan fazla görmek anlamsız. Ne yaparsam yapayım sözcüklerim benimle eş değerde. İstemekle geliyor ilk çizgi ve ne istediğim yeni yeni bulduruyor kendini. Çaba göstermek yok. Savruk duygularımı bile cezaya çarptırmıyorum; zaman aşımı suçu çoktan üstlendi. Maskeyi bir kenara bıraktım. Arkasına saklandığım tek şey sahici tanımsızlık artık, bana yeter. Gerçeği topladım çantama koydum, masalı gömebileceğim bir ağaç altı arıyorum.

Son söz değil; ne de olsa bir gün geleceğim emanetimi almaya.

8 Şubat 2011 Salı

Öylesine

Yok olmuyor, istemekle bitmiyor
Hiçbir yol yarılanmıyor, uzadıkça uzuyor
Kal demiyor, söz vermiş susuyor
Kelimeler düşmüyor, içinde salınıyor.

Günün bir anında kalbimi yakalayacak o hissi bekliyorum. Bir anda gelecek, tüm bedenimi saracak, günün geri kalanında "nasılsın" sorusunun cevabını belirtecek o anı arayarak geçiriyorum zamanımı. Uzun bir telefon konuşmasının ardından akılda kalan tek bir cümlenin yarattığı etkiye benziyor. Kendimde, kendim için, kendi kendime yaptığım değişikliklerin bu ana denk gelmesi için uğraşıyorum, mutluluk benden o kadar uzaklaşmasın diye. Belki haksızım ben ya da haksızlık ediyorum kendime, bilmiyorum, ama aklıma takılacak şey önceden sormuyor "Aklın müsait mi, bu akşam çaya geleceğim?" diye. Huzursuzluk var. Yalan yanlış hislerim gibi. Bir yandan kaybetme korkum, öte yandan sabırsızlıkla aldığım riskler, alışık olmadığım bir erteleme alışkanlığı ironilerle içimi yiyor. Sevdiğimi kaybetmekten korkuyorum, öyle ya da böyle. İnsan, bencilliğiyle öğreniyor eksik yaşamayı; ama ben en çok bu alışkanlıktan korkuyorum. Her şeye, her şeye sahip olayım diyen bir açgözlü değilim. Saçlarımı kestirdim, yakışmasa da olur. Gökçen çorbasını bir daha hiç içmesem, şiirlerimi kimse ezberlemese, yazılarımı kimse beğenmese de olur. Onların eksikliği, duyacağım bir sesin eksikliğinin yanında "hiç" bile değil.
 
Bu dönem, dediğimde ağlamaklı oluyorum. Hiç hazır değilim büyük kayıplara. Küçüklerine de değildim; ama korkunca başıma geliyor.

6 Şubat 2011 Pazar

Delik Deşik

kirpi gibisin çocuk
her tarafın diken
kim elini uzatsa
delik deşik

üstelik sen de kan içindesin


Attila İlhan

3 Şubat 2011 Perşembe

Ki

Her şey değişsin istiyorum. Güldüklerim, giydiklerim, yaptıklarım, okuduklarım, izlediklerim, sevdiklerim, sevenlerim, mevsimlerim, iklimlerim.
Öyle bir değişsin ki tek bir hücrem bile ben kokmasın istiyorum.
Yepyeni bir odadan, yepyeni bir güne perde açmak istiyorum.
İsteklerim de değişsin ve bir ben çıksın ortaya. Bambaşka. Biliyorum ki aynı huzursuzlukta.