29 Kasım 2010 Pazartesi

Gizli Kahraman

Duygularımı bu kadar ertelersem zaman aşımına uğrar mı? Possible. Malum tarih geldi geçti, mum üflemek fazla ironik olurdu, cesaret edemedim. Öte yandan gülümsememek için hiçbir mazeretim yoktu. İnsanın gününün tamamını mutlu geçirmesi çok zor dedi bir Kızılderili, katılmıyorum. Hayatımın hiçbir evresinde huzura bu kadar yaklaştığımı hatırlamıyorum. Sevdiklerimin, beni sevenlerin değerini böylesine bildiğim bir zaman daha yok geçmişimde. Ne yapsaydım, tüm gün çıkmasa mıydım? Aklıma gelmedi değil. Senelik kendime kapanma günümü bu sefer de kurallara uygun geçirebilirdim; ama zaman aşımı demiştik. Sevgi gücüne güç katıp olabildiğince çok kelimeye bürünüp yer açarken kendine içimde, bir günlük uzaklaşma bile çok olabilirdi. Zaten gözlerim yıldızlara kaydığında hep aynı kişi gelmiyor mu aklıma? Kime yalvarıyorum en ağlak anlarımda? En güzelini yazarken sarı sayfalara, "sen" diyorum, içimden "ben" diyor. Biliyorum ki, ben varlığını benimle istedikçe, kaybetmem kimseyi. Fizikselin ötesinde bir durum bu, hissetmek üzerine kurulu. Arkadaşların yarısı yedi yılda kaybedilirmiş, doğrudur; ama sabitlik hiç mi yok? Önem sırası değişir gibi durur sayfalarda, kanma. Kasımı gösterince takvim, yapraklar göz göre göre solar, en güzel şarkıyı görünmez kuşlar fısıldasa da kulağına, en sevdiğin masalda alsan da yerini, Huzur adlı koltuğa yaslansan da keyifli, yağmur damlaları indirse de hediyelerini; kasımsa ay gülümserken kalbinde bir sızı oluşmadan bitmez gün.

Zamanın en hızlı olduğu ay çünkü bu, gözlerini kapamadan biter, beklerken, değişeni acıyla seyrederken, umarken, doğarken, ölürken biter. Bunu derken, şimdi burada, değişimin beni getirdiği noktada, gülümsüyorum. Mutlu olmamak için hiçbir gerekçem yok, an'ı seviyorum.


"istediğimizde burdayız
yanlızken aslında yan yanayız
dönelim mi hayata?"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder