24 Ocak 2011 Pazartesi

Bir Varmış Bir Yokmuş

Çocukluk masumiyet çağı olduğu kadar şiddetin de çağı; ama sonuçları hesaplanamadığı için masum kabul edilebilecek bir şiddetin. Phillippe'in çocukluğu da olsa, Nemeçek de olsa söz konusu; çocukluk ortak bir paydada topluyor belli duyguları. Bağlanmanın, bir şey uğrunda ölebilecek olmanın çağı. Coşkunun, heyecanın. Sonra geride bırakıyoruz tüm bunları. Aşırılıklardan kaçınmayı öğreniyoruz. En küçük heyecanımızı bile maskelememiz gerektiğini tembihliyor içimize çoktan yerleşmiş bir ses. Saklanması gereken bir şey halini alıyor o coşku, o heyecan. Katı olmamız gerekiyor; duygu geçirmez bir duvar olmamız. Hareketlerimiz sıradanlaşıyor; çünkü onlardaki en ufak yabancılık bile yetiyor tehlike çanlarını çalmaya. "Çocuklaşmak" ayıplanıyor ve ne ağlayabiliyoruz ne gülebiliyoruz içimizden geldiği gibi. Kimseler istemiyor bilmedikleri sulara açılmayı, yalnız bırakılıyoruz farklılaştıkça. Yalnızlıktan da korkuyoruz. Duygularımıza, mimiklerimize yansıyor korkumuz ve olmayı istemediğimiz halde olması arzulanan oluyoruz yavaşça. Kibar bir gülümsemeyle ortayı buluyoruz, uçlardan kaça kaça.

Oyunlar savaşlara, masallar trajedilere dönüşürken bir de bakmışız ki büyümüşüz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder