22 Aralık 2010 Çarşamba

Ertelemeden

...
-Şiir o kadar güzel ki yazmak gelmiyor içimden.
-Cidden güzel; ama yazalım artık. Ben de şu sıra pek yazmıyorum. Güzel şiir keşfetmeyi bekliyorum. Yeniden Cemal Süreya'ya dönmeyeyim şimdi.
-Off ben de yaa! Daha özel şeyler yazmak istiyorum, günlüğüme falan. Yarınki konserin ardından yazarız ikimiz de. Hatta ikimiz de yazalım, birbirimizinkini okumadan, bakalım neler çıkacak ortaya :)
-Eveet! Ben de konseri bekliyorum bakalım.. Günlüğe yazıyorum ben ama.
-Ben yazamıyorum sadece planlıyorum yazmayı. Erteliyorum sürekli, nereye kadar..
-Benimki de aslında çok dolduğumdan ihtiyaç gibi bir şeydi bir süre. Hep öyle oldu, önce kafam sürekli karışık olduğu için, son zamanlarda da hesaplaşmalar yaptığım için. Şimdilik yavaş yavaş, az az yazıyorum. Sen de başla :)
-Şu an çok mutluyum aslında, yazsam, bu günler geleceğe kalsa; ama 'yarına inanmak' istemiyorum. Bu an unutulacaklar arasına, varsın katılsın. Yaşadıktan sonra!
- 'Mutluluğu yazamamak' işte. Mutluluk anlatılmazmış, yaşanırmış sadece. Uzun zamandır bunu hissediyordum. Artık yazacağım. Mutsuz olduğum için değil de, mutluyken görmezden geldiğim derinliğe şimdi ihtiyaç duymaya başladığımdan..
-Tekrar yemek yemeye başlamanın heyecanı, sevinci. Anneanne yemeklerinin mucizevi gücü mesela. Yazılması gerek aslında, ertelenmeden.
....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder