2 Aralık 2010 Perşembe

Gece Yarısı Kuş Cıvıltısı

"bil ki unutulur her şey
yazmayınca kağıda
yaz ki yenilensin senle
tarih olmak boşuna"


Tesadüf mü? Sırada(n) bir yırtık gibi kahve tozunda. Çil çil bakınsam, ağlasam, ağlasam, ağlasam. Öğlen uyanıp, gece saçmalasam. Bağlantı kuramasam.

Belki uyku düzenimin değiştiğini fark eden beyin hücrelerim beni bilinçsizce protesto ediyorlardır bugün. Belki de gülerken havasız kalmışlardır. Gülmek demişken.. Çok özledim şöyle bütün kaslarım ağrıyıncaya kadar kahkaha atmayı, kahkaha atarken sesimi duymayı, mutlu filmimin başrolünde oynamayı.. Hanım hanımcık olmamayı, abartmayı. Elementary school'u özlemekten farklı olarak, bunu tekrar yaşamak da istiyorum. Küfürle rahatlayıp, onun gibi huzursuz olmak sonra da. Bir de sabahlamak, uyuyakalma riskine rağmen sabaha kadar paylaşmak. Makarna yemek gibi. Canım çok çekti, ruhum da acıkamaz mı yani?

Kimin ne zaman, hangi koşullarda okuyacağını bilmeden yazmak çok tuhaf geldi. Kime hitap ettiğimi bilmiyorum ne de olsa. Günlüğüm gibi saklamıyorum kimseden, aksine okunacağımın farkındalığıyla içimi döküyorum. Kimi zaman kendimce şifreler kullanıyorum (gizemliymişim hissi uyandırmak için, içimde "farklı" bir cevher var mesajı vermek için -birilerine mesaj vermek istiyorumdur belki de bilinçaltım kaynaklı-) kimi zaman da "Amaan! Gizlim saklım kalmasın, özelim olmasın ki büyümesin içimde hiçbir sorun." diyorum yazarken. Ya sen, sevgili okuyan? Merakından mı bakıyorsun şu an ekrana, yoksa el alışkanlığı mı? "Bir bakayım yeni bir şey var mı kızların blogunda" mı diyorsun, yoksa "hazır bilgisayarı açmışken gezineyim bildiğim sitelerde" mi? Sağ gözümün hemen altında mikroskobik karıncalar geziniyormuş gibi geldi şu an, sana da oldu mu? Bir anda yüzümün farklı yerleri kaşınmaya başladı; ama klavyeyi bırakmamı gerektirecek kadar güçlü değil. Beklersem, azalarak yok olabilir hepsi kısa zamanda. Cevabını duyamayacağımı, öğrenemeyeceğimi bilsen de sessizce yanıtladın mı az önceki sorumu? Ya bunu?

Birinden, bir şeyden çok etkilendikten sonra "yeni"yi kabullenmek neden bu kadar zor ki? Kabulleniyorsak, bir öncekini sindirdik demektir -ki bu da o kadar iç açıcı değil. Duyguların tecrübeye dönüşmesi, sütün mayalanmasına benziyor. Hazır yoğurda çok alıştığımızdan bu geçişin tadını sevmiyoruz sanırım. Çoğul konuştuysam seni düşünerek değil, ben ve içimdeki specialized versions of me, for different situations. Anladın sen onu. Bunu derdin, itiraf ediyorum, hiç anlamadım seni.

"O kızcağızı bir gün unutacağımı biliyorum, Maria."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder